Yerelleştirme

2030 Gündemi ve SKH’nin en büyük hedeflerinden biri “kimsenin geride bırakılmaması”dır.2030 Gündemi’nin ve SKH’nin herkese değebilmesi hedeflerin ve gündemin yerelleştirilmesi ile mümkün olabilir. SKH çerçevesinde yerelleştirme, ulusal düzeyden daha küçük coğrafyaların, yaşam ve yönetişim birimlerinin ve buralarda yaşayan insanların ihtiyaçlarının, önceliklerinin, hedeflerinin ve kaynaklarının göz önünde bulundurularak SKH uygulamalarının bu minvalde gerçekleştirilmesi, bunlarla uyumlu uygulama araçlarının kullanılması ve izleme değerlendirme süreçlerinin bu yerel düzeylerde de gerçekleştirilmesi anlamına gelmektedir.

Yerelleştirme ulusal düzey ile başlamaktadır. Ülkelerin SKH konusunda ulusal düzeyde bir durum tespiti yapması ve sonrasında üzerinde çalışılması gereken hedeflere dair kısa, orta ve uzun vadeli planlar oluşturması SKH’nin ulusal düzeyde yerelleştirilmesi için önemli bir ilk adım olacaktır.

Türkiye Kalkınma Bakanlığı, TSKB’nin desteği ile 2017 yılında SKH konusundaki durumunu ve eksiklerini belirlediği bir raporu, çeşitli paydaş kurumların geribildirimleri ile, hazırlamış ve yayınlamıştır. Raporun taslağına şu linkten erişilebilir: http://www.ceidizleme.org/ekutuphaneresim/dosya/753_1.pdf

SKH’nin uygulanmasında ulusal düzeyde yerelleştirmenin bir diğer noktası da SKH perspektifinin ve hedeflerin kısa, orta ve uzun vadeli kalkınma planlarına entegre edilmesidir. Kalkınma planlarının SKH ile uyum içerisinde yapılması ülkelerin hedeflere ulaşmasını kolaylaştıracaktır. Kalkınma planlarının farklı sektörlerin ve paydaş grupların katılımı ile hazırlanması SKH sürecinin katılımcılığı için de önemlidir. 

Türkiye 2017 yılının sonu ve 2018 yılının ilk aylarında 11. Ulusal Kalkınma Planı’nı hazırlamaya başlamış, bu çerçevede özel sektör, sendika, kamu kurumları, akademi ve sivil toplum örgütlerinin katıldığı toplantılar ile süreç katılımcı kılınmaya çalışılmıştır. Ancak Plan’ın son haline erişemediğimiz için görüşlerin Plan’a ne derece yansıdığı ve ortaya tam olarak nasıl bir plan çıktığı bilinmemektedir. 

Ulusal düzeyle paralel olarak devam edebilecek ve ulusal yerelleştirmeyi de destekleyecek biçimde daha küçük coğrafyalar ve yönetim mekanizmalarında da ihtiyaçlar ve kaynaklar dahilinde planlamalar ve uygulamalar yapılmalıdır.

Ancak katılımcı bir yerelleşmeyi sağlayabilmek ve 2030 Hedefleri’ne ulaşabilmek için gerek ulusal gerekse daha yerel düzeylerde, iki ön koşul bulunmaktadır. Bunlardan ilki yerelleşme süreçlerindeki karar verme, uygulama, izleme ve değerlendirme mekanizmalarına (gösterge oluşturma, veri toplama ve analiz etme süreçleri dahil olmak üzere) yerel halkın ve paydaş grupların mümkün olan en geniş ve etkin katılımıdır. Bu noktada sivil toplum örgütlerinin rolü de öne çıkmaktadır. İkinci ön koşul ise SKH’nin yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası süreçleri arasında sürekli ve sağlıklı bilgi ve kaynak akışıdır. Yerel aktörlerin tüm bu süreçlerde seslerini duyurabilmeleri, karar mekanizmalarına dahil olabilmeleri ulusal ve uluslararası süreçlerin yukarıdan aşağı, antidemokratik bir şekilde empoze edilmesinin önüne geçebilir.

2030 Gündemi ve SKH’nin kapsayıcı perspektifi ve 15 yıl gibi aslında çok da uzun olmayan bir zaman aralığının varlığı göz önüne alındığında SKH’ye ulaşmak için tüm sektörlerin (kamu, özel sektör ve sivil toplum) ve toplumun tüm kesimlerinin (dezavantajlı grupları da kapsayacak şekilde) beraber çalışmalarının gereksinimi ortadadır. Bu sebeple yerel yönetimler tarafından SKH önceliklerinin belirlenmesi, uygulanması ve izlenmesi konusunda oluşturulacak kapsayıcı, şeffaf ve kaynakları ayrılmış bir mekanizma bu sürecin mümkün olduğunca etkin gitmesi için yararlı olacaktır.

Yerelleştirme için daha önceki deneyimlerin de birikimi ile birçok mekanizma, araç ve yöntem önerisi geliştirilmektedir. Bu alandaki var olan çalışmaların bir kısmına web sitemizin “Kaynaklar” bölümünden erişebilirsiniz.

SKH’nin yerelleştirilmesinde sivil toplumun rolü

Sivil toplum örgütleri SKH’lerin oluşturulmasında yerel, ulusal ve uluslararası süreçlerde önemli roller oynamış, yerellerin sesinin uluslararası arenada duyulması ve bunların hedeflere yansıtılması için yoğun çalışmalar yapmıştır. Bu sebeple sivil toplum örgütlerinin, temsil ettikleri toplumsal kesim ile birlikte, SKH’nin yerelleştirilmesi sürecinde de yer almaları SKH’nin başarıya ulaşması için önemli olacaktır.

Yerelleşme sürecinde sivil toplum örgütleri politikaların ve uygulamaların yerellerin ihtiyaçlarına uygun olarak şekillendirilmesinde fikir beyan edebilir, çeperdeki, sesini duyuramayan toplulukların sesinin duyulmasını sağlayabilir, birebir SKH uygulaması yaparak hizmet sağlayabilir, veri toplayıp raporlayabilir, yerel ve ulusal yönetimleri SKH’nin uygulanması konusunda izleyip değerlendirebilir ve ayrıca yerel, ulusal ve uluslararası düzeylerdeki SKH uygulamaları ve kaynakları konusunda gerekli bağlantıları kurarak bilgi, araç ve kaynakların yerel düzeye de gelmesine yardımcı olabilir. Tüm bunlar için yerel STK’ların da hem kapasite hem de kaynak bakımından güçlendirilmesi ve yeni işbirlikleri için onlara alan yaratılması SKH’ye ulaşabilmek için etkin bir yöntem olacaktır.